Evlilik, cinselliğe izin veren, cinselliği keyfince yaşamayı meşrulaştıran, bazı çiftler için ise mecburlaştıran bir kurum. Cinselliği haz olarak görebilen bireyler için tabu azaldığından cinsellik daha keyifli hale geliyor. Bakırköy Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Cinsel İşlev Bozuklukları Birimi'nden Uzm. Dr. Ceyda Güvenç, cinselliği zorunluluk olarak görenlerde evliliği bozmamak adına bunun görev halini aldığını belirterek, "Cinsel sorun olduğunu iki taraf da kabullendiğinde çözüm arayışı başlar" diyor.
Evli çiftlerin sıklıkla yaşadıkları cinsel sorunlar neler?
Cinsel sorun birleşmeyi engelleyecek boyutta ise çözüm arayışı acilen başlıyor. Erkekte birleşmeyi engelleyecek derecede erken boşalma ya da sertleşme sorunu, kadında da vajinismustan bahsediyorum. Bunun dışındaki cinsel problemler erteleniyor. Cinsellik öğrenilebilen bir davranış olduğundan çiftlerin cinsel olarak da tanışmaları ve anlaşmalarıyla zaman içinde bir kısmı çözümlenebiliyor. Sorunlar çözülemezse sorunlara alışıp kanıksanabiliyor. Burada çiftin neyi sorun olarak gördüğü ya da görebildiği önemli. Cinsellikle ilgili bilgimiz o kadar az, az olan da o kadar yanlış kaynaklardan edinilmiş ki. Evliliğin 10. yılında kadınların da orgazm olduğunu fark eden kadınlar kadar yıllar sonra eşinin erken boşaldığının farkına varan eşler var. Bazen erkek karısının porno filmlerdeki gibi çığlık atmadığından yakınabiliyor. Karşılanamayan yüksek ve asılsız beklentiler de birer sorun gibi algılanabiliyor.
Evlilikte sorunlar genelde kadından mı yoksa erkekten mi kaynaklı?
Çiftlerin yakınmasını dinlerseniz, kadınlardan kaynaklı olduğunu düşünürsünüz, ancak klinik değerlendirme yapılan çiftlerde eşit gibi görünüyor. Öyle ya erkek erken boşalıyorsa ne yapsın eşini çok arzuluyordur. Sertleşme problemi varsa karısı uyaramıyordur. "Kadın gibi kadın olsa cilve yapsa" sorun olmayacaktır! Aslında cinsel sorunlar çiftin sorunu gibi algılanmalı, evlilikte de cinsellikte de 'ilişki hasta'dır.
İyi gitmeyen bir cinsel yaşantı evliliğe ne kadar zarar verebilir?
Sorunu iki taraf da kabullenirse çözüm arayışı başlayacaktır. Evliliklerde ilişki sorunu yoğun değilse cinsel soruna daha kolay çözüm getirilebilir. Ama çoğunlukla evliliklerde var olan 'cinselliği konuşamama' hali cinsel sorunların da başka alanlara yansıtılıp çatışmaların artmasına sebep olabilir ve bu durumda boşanmalar kolaylaşır. Tabii ki bireysel farklılıklar vardır. Biraz da evlilikten beklentilerle ilgilidir bu. Sorun yaşandığında suçlayıcı olmamak önemlidir.
Cinsel uyum nasıl sağlanabilir?
"Birbirini seven, iyi anlaşan çiftler cinsellikten çok keyif almayı da bilirler" demek gibi "Cinselliği iyi yaşayanlar çok iyi evlilik yürütürler" demek de yanlış. Ancak ilişki uyumluysa cinsel sorunlar çözülebilir, cinsel uyum sağlanabilir. Cinsellikte anormallik kavramı yoktur. İki taraf isterse her şey doğru ve keyiflidir. Cinsellikle ilgili beklentileri anlamak, ortak alanlarda buluşmak emek ve zaman isteyebilir. Bazen evlilikte cinsellik, birlikte öğrenme sürecidir.
Çatışmalar cinselliği nasıl etkiliyor?
Çoğunlukla çözümlenemeyen çatışmalar cinselliği olumsuz yönde etkiler. Ama tersi de geçerli. Kimi zaman cinsellikte yaşanan sorun da çatışmaların açık ya da gizli sebebidir. Böylece kısırdöngü başlar. Danışmanlık sunarken cinsel sorunları evlilik sorunlarından ayrı tutarsak doğru bir yere ulaşamayız. Bazen çiftlerden biri cinsellikten geri çekilmeyi karşı tarafı cezalandırma yöntemi olarak görebilir. Aslında cinselliğini yok sayıyor, kendini cezalandırıyordur.
'Cinselliğin kuralı yok'
Evlilikte yatakların ayrılmaması gerektiği söylenir. Bu doğru mu?
Bir yastıkta kocama tarihe karıştı. Evlilikte keşke yataklar da gönüller de hiç ayrılmasa... İnsan cinselliğinin biyopsikososyal bir süreç olduğu söylenir. Yani biyolojik, psikolojik ve sosyal sorunlardan etkilendiği. Keşke olabilse, ama yatak odasını sorunlardan yalıtmayı çok az çift becerebilir.
Eşlerden birinin yaşanan cinsellikten memnun olmadığı nasıl anlaşılır?
Niye anlamaya çalışalım ki. Sorunun çoğu eşler arasında cinselliğin konuşulamamasından kaynaklanmıyor mu zaten? Tabularımızdan, ayıplarımız, utanmalarımızdan... Memnuniyetsizliği dile getirmek bir yana, cinsellikte neyden daha keyif alabileceğimizin peşine düşmeliyiz aslında. Cinsellik her ilişkiye özel ve kuralları yok; doğruları yanlışları da. Hazzın peşinde koşmak bazen talep etmeyi de gerektirir.
Evliliğin dönemlerine göre cinsellikte değişim olabiliyor mu?
Evlilikte çocukların doğumundan sonra, hatta gebelik döneminde de cinsel sorunlar artabiliyor. Klasik anlamdaki loğusalıktaki cinsel istek azalmasından söz etmiyorum. Erkek için eskiden çekici bulduğu göğüsler artık kutsal ve doyuran-besleyen oluyor. Eskiden seviştiği kadının anne olmasıyla, kendi annesiyle yaşanmış çatışmalar, 'yeni anne', 'eski eş'e yansıtılıyor.
Kadın erkeğin doğum sonrası uzaklaşmasını nasıl algılıyor?
"Kilo aldım, çirkinleştim, kocam beni çekici bulmuyor" tarzında değerlendirebiliyor.
* * * * *
Cinsel tatmin yoksa mutlu ilişki beklemeyin
Terapistin karşısında oturan kadın bir yandan evliliğindeki sorunlardan söz ederken diğer taraftan da cinsel hayatındaki mutsuzluğu dile getiriyordu. Dört yıllık evliydi ve bu süre içinde hiç orgazm olamadığından yakınıyordu. Son yıllarda cinsel isteği de azalmıştı. O da eşi de 32 yaşındaydı ve lise mezunuydular. Özel bir şirkette çalışıyorlardı.
Kadının hamileliliğinin ilk dönemlerinde eşinde de ereksiyon (sertleşme) sorunu görülmeye başlanmıştı. Cinsel sorunları dolayısıyla cinsel ilişki sıklıkları önemli ölçüde azalmış ayda veya iki ayda bire düşmüştü. Cinsel ilişki denemeleri iki tarafın da hayal kırıklığıyla sonlanıyordu. Erkek ereksiyonunu sürdürüp sürdüremeyeceği endişesiyle acele ediyor, eşinin cinsel birleşmeye hazır olmasını beklemeksizin bir an önce birleşmeye geçmek istiyor, bazen konsantrasyonunu ve ereksiyonunu yitiriyor, bazen da ereksiyonunu sürdürse bile kadın yine orgazm olamamanın hayal kırıklığını ve öfkesini yaşıyordu. Kadının memnuniyetsizliği ve şikâyetleri erkeğin başarısızlık korkusunu daha da artırıyor ve mevcut sorun ciddileşerek devam ediyordu.
Terapiye gitmek çözümün ilk adımı
Bir üroloğa gitmelerine, verilen ilacı kullanmalarına rağmen sorun çözülmedi. Erkek, tatmin duygsu yaşamıyor , ereksiyonu sürdürse bile eşi orgazm olamıyordu. Durumdan ilişkileri de etkilenmeye başlamış, gerginleşmişlerdi. Toleransları azalmıştı. Çabuk sinirleniyor, sık kavga ediyorlardı. Gittikleri kadın doğum hekimi rahatlatıcı ilaç önermiş, sonuç alınamayınca da cinsel tedavi konusunda deneyimli bir psikiyatra gitmelerini önermişti.
İlk terapide kadın daha önceleri orgazm taklidi yaptığını itiraf etti. Terapist çifte evde yapmaları için ödevler verdi. Bu arada cinsel iletişimi artırmaya çalışacaklar, buna dair cümleler kuracaklardı. Terapinin başlamasından birkaç hafta sonra kadın orgazm olduğunu mutlulukla dile getirdi. İlişkileri de düzelmiş, birbirlerine ilgi ve sevgileri artmıştı.
Kaynak:HATİCE YAŞAR (Arşivi)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder