30 Kasım 2007 Cuma

Atatürk'ün Cenazesi



www.buketforum.com
ruyacafe

BAYRAK ŞİİRİ

İSTİKLAL MARŞI , SUĞRA BAL

Bekliyorum !

Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kirildi ayna
Tenhaydi dü$lerim, geceydi, çikip geldim i$te
Su ve ate$, bir de gülünç yalnizligim var sana
Getirebildigim, kokularini yitirmi$ti çünkü güller !

Suyu dinle, ate$i yak, özledim demek bu...

Parasiz yatili hüzünlerden ne kalir geriye
Biraz Tamil biraz Türküz ayiptir söylemesi
Intiharsa günahtir, külliyen yasak bilirsin
Pisirik bir ihtilal gibi getirdim sana bunlari !

Bir de bellegim, ba$ima bela hazin ve komik üstelik
Hatirla eskiyen meydan saatini, çocuklugundur
Tayyare pullari getirdim sana, evden kaçi$larimi
Istersen yok say bunlari, tespih de yapabilirsin !

Beni vur saatin altinda, seni seviyorumdur bu...

$iir yazan bir adamin fotografi var yanimda
Kendini ölümlü saniyor, onu getirdim ganimettir
Büyüdü büyülenerek, ta$layarak kovdu kabilesi onu
Suyun öte yakasinda ya$adi, Sisyphos dediler adina !

Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kirildi ayna
Ayna pusluydu bunca yil nice sir ta$imaktan
Kirilmanin sesini duydum ve onu getirdim sana
Unutulmaya geldim i$te, onarilmaya degil !

Kov beni kabilenden, ama bekliyorum demek...

Seni Unutmak !

Seni unutmak
Sigara alirken bakkaldan
Para üstünü unutmaya benzemez ki...
Evden çikarken
Anahtari içeride unutmaya da benzemez seni unutmak.
Bilirim,
Herkes kirar iki yumurtayi
Öyle ya da böyle, herkes çay demler.
Ama seni unutmak var ya...
Seni unutmak bamba$ka bir beceri ister.

Seni unutmak
Ikiyle ikiyi çarpmak kadar kolay degil ki.
Öyle basit degil ki, gözlerini kirpmak gibi...
Bilirim,
Yolu yordami yok bunun.
Ke$fi yok, icadi yok!
Her seferde yari kalmaya mahkum
Ve tutkuya hasret bir deneydir seni unutmak.
Ha$a!
Ha$a, tanriyi unutmak gibi imkansiz
Ve ihtimalsiz bir $eydir seni unutmak.

Her neyse,
"Seni unutmak" diye bir $ey yoktur aslinda.
Aslinda, sadece "seni unutmaya çali$mak" vardir.
Bir de,
Seni unutmaya çali$tikça
Bir türlü unutamamaya ali$mak vardir...
O kadar!

Seni Herzaman Bekleyecegim !

Seni Herzaman Bekleyecegim !

Beklemek seni,
Uçsuz bucaksiz umutsuz
Bir yitik zaman diliminde beklemek.
Gün görmemi$ tomurcuk üstüne yeminim
Gül kizilliginda kanar yüregim
Ölümüm geçer aklimdan
Hayalin durur gözlerime
Ve ben yine dona kalirim.
Sevdan üstüne...
Sevdan üstüne yeminim var
Sevdan üstüne umutlarim
Bana hayat sunan sevdan...

Dü$ündüm yine seni ve senin sensizligini
Olmayi$ini yanimda ve asla olamayacagini
Yine de sevdigimi deli gibi sevdigimi seni
Dü$ündüm ve özledim seni...

Uzak, irak, yanliz ben bu diyarda sana
Gönlümle, canimla, ruhumla burada
Beklerim gel diye, ama bilirim
Ben sensizim ve senin sensizligindeyim...

Hayat bu kadar umutsuz olablir ama senin varligin her$eye bedel

Desem ki...

Desem ki vakitlerden bir nisan ak$amidir
Ruzgarlarin en ferahlaticisi senden esiyor
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
Ormanlarin en kuytusunu sende gezmekteyim
Senden kopardim ciceklerin en solmazini
Topraklarin en bereketlisini sende surdum
Sende tattim yemi$lerin cumlesini.

Desem ki sen benim icin,
Hava kadar lazim, ekmek kadar mubarek
Su gibi aziz bir $eysin
Nimettensin, Nimettensin!

Desem ki...
Inan bana sevgilim inan.
Evimde $enliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski $arap.
Ben sende ya$iyorum,
Sen bende hukum surmektesin.
Birak ben soyliyeyim guzelligini,
Ruzgarlarla, nehirlerle, ku$larla beraber.

Gunlerden sonra bir gun,
$ayet sesimi farkedemezsen,
Ruzgarlarin, nehirlerin, ku$larin sesinden
Bil ki ölmü$üm.

Fakat yine uzulme, mu$terih ol;
Kabirde boceklere ezberletirim guzelligini,
Ve neden sonra,
Tekrar duydugun gun sesimi gokkubbede,
Hatirla ki mah$er gunudur,
Ortaliga du$mu$um seni ariyorum

Hiçbir şiir anlatamaz seni ve gözlerini

Hiçbir şiir anlatamaz seni ve gözlerini,
Senden başka !
Sen şiirsin dize dize içime kazılan,
Yazan ben değilim benden öte benliğim,
Kalem sensin kağıt benim,
Ben şair değilim...

Ben şair değilim sen şiirsin,
Ben kiremitleri paramparça çatısı delik.
Bir gecekonduda çocuk gibiyim,
Sen yağmursun sağanak sağanak yağan.
Ben çaresiz kalmış biriyim,
Bütün varlığıyla göz olmuş sana bakan...

Sen şiirsin ya sonumsun ya mutluluğum,
Adını andıkça yakıyor genzimi soluğum.
Cok acılar çektim yolunda, çekiyorum yine de...
Sana sormadan aşkına düşmekse suçum.
Sen $iirsin, Güzelsin, Anlayan, Bağışlayansın,
Beni göğsünde dinlendir, Ben Sana Vurgunum...

Hasret

Hani hasretler Vardir ya Hiç bitmiyen
Hani uzun yollar olur ya Sonu gelmeyen
Hani yüce deglarda kar olur ya Hiç erimeyen
Iste ben seni öyle seviyor Ve öyle ÖzLüYoRuM...!

Belki bir hasret gibi içimdesin
Sonu gelmez yollar gibi uzaktasin
Yüce daglardaki karlar gibi eri$ilmezsin
Ama ben seni yinede seviyorum Ve öyle ÖzLüYoRuM...!
Hani Aklina gelir de Derin bir of çekersin ya
Hani anilari hatirlar da Içine tarifsiz bir burukluk çöker ya
Iste ben seni öyle seviyor
Ve öyle ÖzLüYoRuM...! BiTaNeM...

Sana Mahkum

Hayatimi sana bagladim.
Sarkilarda "sen" varsan dinliyorum.
Dudak izin varsa kadehte içerim
Ama yoksa ayak izlerin yollarda
Sokaga bile çikmiyorum.
Eger olacaksan rüyamda
Uyurum...
Yoksan, olmuyorsan
Sabaha kadar uyumuyor
Seni düsünüyorum.
Sigaramda adin yazili
Her nefeste seni içime çekiyorum.
Eger yazmiyorsa adin
Sigara bile içmiyorum.
Saatim seni göstermiyor diye
Ona bile bakmiyorum.
Zaman nasil geçiyor
Sabah nasil oluyor, bilmiyorum
Ama çaresini buldum
Sensiz günes dogmasin diye
Perdeleri açmiyorum.
Her günüm "SANA MAHKUM"
Senden uzakta ama
Seninle yasiyorum...

Özlüyorum

Özlüyorum seni.
Gücüm yetmiyor unutmaya
Özlüyorum
Elini tutmayi sesini duymayi
Boynuna sarilip omuzunda aglamayi
Nedensiz sevinçleri
Hasret dolu sevgi dolu simsicak düslerimi
Özlüyorum
Gücüm yetmiyor unutmaya
Seni aramazsam unuturum sanmistim
Girmez sanmistim hayalin beynime
Geceleri düslerimde
Gündüz baktigim heryerde seni
Özlüyorum..
Renkler gitmenle soldu
Kirmizi kirmiziligini unuttu
Mavi maviliginin farkinda degil
Beyaz yanliz sen giydiginde
güzelligini haykiriyormus
Özlüyorum
Bu özlem bu bekleyis hiç bitmiyecek
Ruhumda sana açan eflatun renkli çiçekler
solmayacak
Olmasanda sensiz sensizligi yasatacagim
Sensiz seninle olmayi basaracagim
Sonun yaklastigini hissettigim gün
Beyaz, bembeyaz mendilimi sallayarak
Sensiz yasamin kahrediciligine veda ederek
Seninle sonsuzluga kavusacagim..

GideßiLirSin..

Madem ki içinde o ateş söndü
Bir daha yakmadan gidebiLirsin
AkLımda kaLmasın bu son bakışLar
Yüzüme bakmadan gidebiLirsin

YıLLardır verdiğin kederi görme
Üstüme yıktığın kaderi görme
Ömrümden çaLdığın günLeri görme
Beni de görmeden gidebiLirsin

Sen düşün yaranı kimLer saracak
Sen düşün gönLünü kim avutacak
Bir an önce kayboL; oLdu olacak
Bir veda etmeden gidebiLirsin

Demek ben suçLuyum bir tek sen hakLı
Ben zaLim bir düşman sense zavaLLı
En güzeLi aLıp beni asmaLı
Beni affetmeden gidebiLirsin

ZorLama kendini veda etmeye
ZorLama gözünden yaşLar dökmeye
Mecbur da değiLsin birşey demeye
Hiç bir şey demeden gidebiLirsin....


Ahmet Selçuk İLkan

Nerede Olursan ol Yüreğimdesin" Demiştin Ya...!

Nerede olursan ol yüreğimdesin" demiştin ya...
İnanmıştım...
Yanıldığımı,ansızın...
Bir nefes de...
Beni soluksuz bıraktığında anladım...
Anladım ki Çok uzağım yüreğinden,benliğinden,ruhundan...
Sesim kısıldı haykıramıyorum..
Sokaklarda yankılanan feryatlarımı duymuyorum..
Çaresizlikten mi kısıldı sesim ?
Yok sa sensizlikten mi?

"Nerede olursan ol yüreğimdesin" demiştin ya ...
İnanmıştım...

Sayıklıyorum...
"Yoksun işte yoksun "...

Gözyaşları bitti sanılır..
Yürek yanılır,göz aldanır..
Yaşların sessizce yüreğe doğru aktığını görebilen var mıdır ?
Özlemekten yorulunca geriye ne kalır yüreklerde ?
Bende ruhumu alev alev yakan bir çift siyah göz kaldı senden geriye...
Derin,dipsiz,sonsuz...
İçinde kaybolmaktan korktuğum..
Kıvılcımlar saçan..
Yıldızları bile kıskandıran bir çift göz...

Sayıklıyorum...
"Yoksun işte yoksun "...

"Yüreğindeki sevgi kırıntılarını atıp cebine,dudağında boş bir ıslık,gözlerinde sahte arayışlarla ne de kolaymış gitmeler..."

Sen gidince anladım...

Sen boynu bükük,kırık dökük sevgilerden arınırken..Bıraktığın yüreğe bir kez bile dönüp bakmadan gittin..İçindeki o bir türlü dolduramadığın koskoca,kapkara boşluğa doğru yol alırken..Farkında mısın hayatın girdabına sürüklenen sevgisiz kuru bir yaprak olduğunun ?

Bunu anladığın gün otur bir kayalığın üzerine seyret denizi..
Sor ona..
Köpük köpük sitemle anlatacaktır öfkeli yanlızlığının sebebini..
Ve biliyorum..
O gün anlayacaksın..
Ardında bıraktığın yüreğin;aslında tüm denizleri kuşattığını...
Son bir hamle yaparak ardına bakacaksın..
Gözlerimi arayacaksın delice..
" Affet..!" diyen gözlerinle geleceksin..

"Nerede olursan ol yüreğimdesin" demiştin ya...
İnanmıştım...



Simdi sen gideceksin, git
Güzelliğini, ulaşılmazlığını al ve git
Bırak beni eski kışımda
Yarınımı götür
Gençliğin o yara almaz bencilliğine git
İçinde gitgide büyüyen o yalnızlık kurdunu
Güzelliğine dadanan o hastalıklı hüznünü
Bırak ve git...
Kibirli arzularına, altın gölgedeki kusursuz yüzüne
Yillar sonra yaşayacağın
Unutuluşları, o acımasız kışları bırak ve git..

Böyle Sevdim İşte

Hani bir hayal ya bu? Sen olsaydın hala hayatımda mesela, ben gecenin sessizliğini içimi acıtan şarkılarla bozarken, bir mesaj gelseydi telefonuma. Gülümseyerek mesajı okusaydım.
- Uyudun mu bebeğim?
- Uyumadım, sen niye ayaktasın bu saatte?
- Su içmeye kalktım.
- Uyu balım, erken kalkacaksın.
- Seni seviyorum, sende uyu artık. İyi geceler.
- Tamam yatıyorum. Bende seni seviyorum, iyi geceler.
-
Ve huzurla dalsaydım uykuya.

?





Rüyama hiç gelmezdin. Zaten istemezdim gelmeni.
Kızma balım !
İstemediğimden değil, korktuğumdan aslında.

?Rüyada sevgili görmek, ayrılığa delalettir.? Cümlesinin içime saldığı korkudan dolayı istemezdim seni rüyamda görmeyi.

?

Ve sabah olur.
Gözümü açar açmaz telefonu alırım elime.
?1 mesaj alındı? uyarısının beni en mutlu ettiği zamanlardır onlar.
- Günaydın aşkım
- Günaydın balım

Ya da hayal bu ya? Şöyle de olabilir mesela;
?


Ve sabah olur.
Çok uyumuşumdur, artık öğlen olmuştur.
Telefon çalar.

?Kölem ol gel desen, gelmem mi yar ?
Uğrumda öl desen, ölmem mi yar ? ??

Melodisi eşliğinde açarım telefonu.

- Efendim
- Günaydın aşkım
- Günaydın balım
- Hadi kalk artık, çok uyudun
- Tamam kalktım.

?




Devam eder tabi ki konuşma.
Ve ?SENİ SEVİYORUM?? la kapanır telefonlar.
Huzurla uyanırım.

?

Okula gitmek için hazırlanır, seni ararım.

- Çıkacağım evden şimdi, okula gideceğim
- Hava çok soğuk bebeğim sıkı giyin. Atkını al, bereni tak, hatta iki tane çorap giy.
- Saçmalama !
- Lütfen, çok soğuk. Üşür hasta olursun. Söz ver bana şimdi, dediğim gibi giyineceksin.
- Peki, tamam. Söz balım.

Ve ?SENİ SEVİYORUM??la kapanır telefonlar.
?



Okula giderim.
Derse girmeden önce yine seni ararım.

- Derse giriyorum şimdi
- Tamam, ne zaman bitecek ders?
- Bilmem, sekizde biter sanırım.
- Tamam. Çıkınca mesaj at, merak ederim.
- Tamam balım.
- İyi dersler bebeğim.
- Teşekkürler.

Ve ?SENİ SEVİYORUM?? la kapanır telefonlar.

?




Ders biraz uzar. Mesaj gelir ardı ardına.

- Hadi bitmedi mi ders, çıkmadın mı daha?
?

Ders biter?

- Çıktım şimdi, eve gidiyorum.
- Eve gidince haber ver bana.

?




Eve gelirim, yine konuşuruz.

Ve ?SENİ SEVİYORUM??la kapanır telefonlar.
?


Uyumadan önce 1 mesaj alınır telefonlarımıza. Artık o an içimizden ne geldiyse yazılmıştır. Çalıntı değildir sözler, gerçektir, bizimdir. Yüreğim (iz) dir..!
Sonunda ?SENİ SEVİYORUM? yazar.

?




Hayal ya !
Değildi,
Hayal değildin.
Gerçektin, benimdin. Hayatımın en güzel günleriydi o günler. Biteceğini hiç düşünmemiştim.
Bittin !
Gittin !


En güzel günlerimi, en acı hatıralara çevirdin giderken.
Hiç olmadığım kadar mutluyken, hiç üzülmediğim kadar üzüldüm.
Gitmezsin, benimsin sanarken, bir anda sensiz kaldım.
En gerçek hayalimi yıktın.
Uzatmaya gerek yok.
Giderken beni de bitirdin. Ama öldürmedin.
Keşke öldürseydin.

Şimdi hayal ya, acaba yine gelir misin?
?


Sensiz yokum ben, nefessizim, bir hiçim !
Hiç mi özlemedin?
Hiç merak etmiyor musun artık?

?




Bebeğin uyuyamıyor sensiz.
Günüm aydınlanmıyor sensiz. ?AŞKIM GÜNAYDIN? demeni bekliyorum.
Bebeğin üşüyor, çok üşüyor. Sıkı giyinmiyor mesela sen gittiğinden beri.
Kimse merak etmiyor dersin ne zaman biteceğini ve ne zaman eve gideceğimi.
Bir başımayım? !
?

Hayaldin, gerçek oldun.
Belki de bir rüyaydın.
Sevilen sendin ya hani, sevgiliydin ya? Rüyaydın ve bittin işte. Ben uyanır uyanmaz ayrılık geldi.
Korktuğu başına gelirmiş insanın.
Bittin , bütün güzelliğinle...
Yine hayal oldun.
Aslında şimdi acı bir hatıra oldun.
Özlenen , sevilen
Ve hala inadına beklenen sevgili.. !

Sana Seslenmek İÇİn

Gece sessizce başlıyor ve ırmağın
Öte yakasına geçiyor atlılar.
Bir papatyanın acısını dinliyorum.
Gökyüzü gitgide genişliyor.
Islak yaprakların derin yeşilliği
Islak dağların uyandırdığı keder.
Kendime bir demet çiçek topluyorum
Öğretmenimin iliklediği göğsüm
Ne kadar genç
Ağzımda taptaze bir tütün kokusu
Ve taze ceviz kabuklarının kararttığı parmaklarımda
Bir ağız mızıkası.
Öğrendiğim ilk şarkılar
Yollar yollar yollar boyunca
Söylediğim ilk şarkılar
Sevgilim olan bütün kızlar
Siyah önlükleri ve
Kaçamak bakışlarıyla geçip gittiler
İlk fotoğraflarımdaki yakışıklı saçım...
Ey akşam, ey bir aşkın
Başlaması ve bitmesi
Ey turuncu akşam, bütün akşamların akşamı
Ey mor akşam, dudaklarım gibi moraran.
Gece evleri sardığında
Ve bahçeleri
Işıklar içinde kaçıp giden
Bir tavşan gibi yalnızım.
Yolun iki yanında kalan
Karanlık dağların ötesinde
Neler olup biter
Ve girdiğimiz uykulu kasabada
Lokantadaki uykulu çocuk
Olgun ışıklı lokantada
Olgun patatesler.
Bir adamın
Doğması ve ölmesi
Ve bazı işlemeler yapması hayatında
Bazı bağlardan
Üzüm toplaması
Bazı sinemalara gitmesi
Bazı kızları sevmesi
Ve ölesiye yalnızlık çekmesi
Bazı şehirlerde.
Ey akşam, turuncu ve mor akşam
Ey gökyüzü, ey benim
Gittikçe esmerleşen kalbim.
Şimdi beyaz bir kızın
Yanında olabilmek için
Bazı çılgınlıklar yapabilirim
Onu boynundan öpsem ve onunla
Dönyada olup bitenleri konuşsak
İngiliz birahanelerinde
Damalı kasketleri
Ve şaşılacak kadar yorgun yüzleriyle
Ve bütün emekçiler gibi
Çocuksu gözleri
Partal elleriyle oturan
İşçilerden konuşsak
Zencilerden konuşsak sonra
Gülünce bütün yüzleriyle gülen
Yakışıklı ve hazin
Zencilerden.
Gece dünyanın her yerinde
Geliyor ve her yerde
Aynı duygu uyanıyor kalbimizde.
Sen şimdi
Duvarına bir şiirimi asmışsındır
Uyuyorsundur
Belki düşünüyorsundur
Sonuncu kattaki odandan
Yıldızlara bakarak.
Ve yıldızlar her zaman
Eski ve tanıdıktır.
Özellikle bir tren penceresinden bakıldığında.
İçimiz nedensiz bir hüzünle dolduğunda
Sırtüstü uzanıp toprağa
Baktığımız yıldızlar.
Bir harman yerinde ya da
Düz bir damda.
Uzaktan
Bütün türküler gibi
Yanık bir türkü gelirken
Sıcaktan bunalırken
Evler ve yollar;
Ve yaşlı kadınlar
Uyuklar gibi büzülüp minderlerine
Düşünürlerken eskisini
Olağanüstü günlerini
Gece sesizce başlıyor ve ırmağın
Öte yakasına geçiyor atlılar
Çalıların hışırtısını dinliyorum.
Sana seslenmek için
Yeni şiirler tasarlıyorum..

Yoook artik eyvallahim yürekten vuranlara

Simdi yarali yüregimden tükenmisligin ayazindan benligimin yüreginden cikacak su son sözleri Iyi Dinle...

Gözyaslarim yanaklarimla sevisirken omuzlari basimin altinda olan insan...


Bana baktigin gibi kimlere bakmissin!
Ellerimi tuttugunda ellerinin niye okadar itici oldugunu simdi cok daha iyi anliyorum !!!!!

Ellerimi tutan o ellerde ...baska tenin kokusu izi varmis ...
Güzelim sen hala anlamadiysan....
Ve hala istiyorsann !
Ben yokum ki artik
biz olamayiz bundan gayri !

Tut istedigin eli ...
Koy basini aglayan herkezin omzuna
Bak simdi bana baktigin gibi ele !!!

Ne Kanimda
Ne Canimda
Ne de Umurumda degilsin !!!!

Yikilirdim belki yikan sen olmasaydin

Aglardim ugruna ...gözbebeklerimden akitacagim bir damla gözyasimdan degerli olsaydin !

Simdi cek git yoluna ...
Yalan asklara...
Yooook artik ''eyvallahim'' yürekten vuranlara !!!!

Ben Senle Varım

Ben seni senden çok uzakta sevdim
ben bir yıldızdım evrende
sense varlıgımdan habersiz dönen dünya
yanındaydım bilki her anında
sevincinde de hüznünde de gamında da
ama sen bilemezdin bunları asla ve asla
içimde kopardıda tufanlar ardı ardına
şimşekler çakardı da
sen yine aldırmadan dönerdin yanımda
bense yalnız seni izlerdim evrenin başıboşluğunda
işte benim hayatımın masalı burda
geçmişimde sen hayalimde sen
ve bilki her anımda yine sen
SENSİZLİK ÖLÜM BANA
ÜLÜM ACIR SENLEYKEN
DESİNLERKİ ECELİNDİR GELEN
GELEN SEN OLDA GÜLEREK ÖLEYİM BEN
GÜL YÜZÜNE BAKAMAZSAM
SON KEZ SARILAMAZSAM
ÇIKAR MI Kİ BU CAN BU BEDENDEN
bilki bu kalp senin
ölesiye sevildin ÇÜNKÜ BİTANEM

seni sana götüren düşler beni sensizliğe itenler

seni sana götüren düşler beni sensizliğe itenler.
aşk sensin, gönlümün gözünde adın yazıyor.
kaderin kalemi ben olsaydım senden vazgeçmezdim.

durdurun zamanı inecek var aşkım geride kaldı, onu ben sayın beni de o.
ölümsüz sevdalar karanlıkların korktukları tek şeydir.
işte o sevdanın kahramanları biziz.

bir an kaldı sadece dönüşüme, zaman son demlerini pineklemekte hayat durağında,
bense hala seni bekliyorum, avuçlarımda ellerinin izleri aklımda o tanrısal kokun.

ölüm bizi ayıramaz biliyorum, görüyorum ufuktaki gözyaşlarını.
ağlayan ben değilim gelen sensin

Gidersen

Gidersen,
Söner bir bir şehrin ışıkları,
bir ay kalır senden bu geceye,birben
Bir iplik yumağının ucunun kaçması gibi
İlmik ilmik sökülür yaşamın bağları
Çaresizlik kaplar sağımı,solumu,önümü,arkamı
gidersen,kaybolurum bir masumun gözlerinde
Seninle hayat bir yoncanın dördüncü yaprağı olmak gibi
Seninle uyumak her geceye ve
uyandığında yanıbaşımda bulmak seni
Seninle hayat hayallere emekleyen bir bebek gibi
Mucizelerin bile yalan olduğu efsane şehirlerde
Kaybolur gideriz biz de gidersen
gidersen,
göremezsem gözlerinin parıltısını bir defa daha
Kahrolur,yenilirim bir isyan gecesine
Ya sokak köşelerinde ya da kaldırım taşlarında bulursun beni
her şey için geç kalırız gidersen
gidersen,
masal biter,
kahraman ölür,
hayal biter,
bebek ölür,
Ve bir daha hiç olmaz
Bir yoncanın dördüncü yaprağı ömrümde
İste bu yüzden
gitmee..!

yanmakta güzeldir bazen

sen gelince;

silkiniyor,titriyor ve kendine geliyor şehir..
Gün ortası oluyor gece yarısı..
Sen gelince gidiyor yalnızlığım,umutsuzluk terk ediyor yüreğimi..
İçimi kaplıyor çocuksu bir sevinç..
Sokağımın adı “Mutluluk “ oluyor..

sen gülünce;

gülüyor şehir..
Tüm sevinçleri kucaklayıp bana armağan ediyor..
Dağılıveriyor hüzünlü bulutlar bir çırpıda..
Derin bir huzur kaplıyor sokakları ..
Ve hareketleniyor yüreğim uçacakmışçasına..
Utanıyor şehrin asık yüzü sana bakıp..
Tebessümler art arda diziliyor dudaklarımda..
Sen gülünce;ben de gülüyorum...

sen konusunca;

susuyor,Çıtı çıkmıyor hüzünlerin..
Koşar adım uzaklaşıyor ulaşılmaz hayallerim..
Susuyor vadesi dolmuş suskunluğum sen konuşurken..
Sözlerine sarılarak uyuyorum,sessizliğin yerine..

sen susunca;

susuyor tüm şehir..
Gel-gitlerim bitmiyor kendi içimde..
Gidiyorum ama gelemiyorum..
Sen susunca..sesler susuyor,ben susuyorum...
Bu koca şehir susuyor...
Susuyoruz,susmalara lanet ederek..

sen gidince;

benden gidiyor şehir..
Güneşini sırtına sarıp kayboluyor umutlarım ufukta..
Yollarım, yollarına düşüyor peşin sıra..
Gölgen görülmez oluyor saçlarımda..
Ve ben öylece kalakalıyorum koca bir boşlukta..
Tıpkı annesinin elini bırakıp kaybolmuş bir çocuk gibi..
Öksüz ve yetim..


Sen Gelince...
Sen Gülünce...
Sen konuşunca...
Sen susunca...
Sen gidince...

Vazgeçemiyorum iki nokta arasındaki gel-gitlerden..
Ya gel..
Ya git..

Yanıyor bu şehir içimdeki yangınımla..
Söndürmek mi? Ne çare..
Yanmakta Güzeldir Bazen..
Yakan Değerliyse...

Gün gecemin yaRısı..

Gün gecemin yarısı..
İnanmayana inat uyumuy0r gözLerim..
AyrıLıkLara kızgın düşünceLerimden,
Yine ''sen'' döküLüy0r satırLarıma..

Sahibi y0k sanma bu garip haLin
Sureti ben, asLı yanımda 0Lmayanın ta kendisi..!!
S0rmayın bana kim suçLu diye!!
Hata aramam geçmişimde yaşattığım ''kaLbimde''..
Sevmiştim h0şLandığını biLe biLe
ÖLürüm y0Luna yine, yine gideceğini biLsemde
Suç benim, aşk benim, ama 0nsuz ben kimim..?

Gerçeğime farkLı sesLenen yaLan diLLer
KaLbimde kanayan yaramı nereden görsünLer,
GöremezLer, duyamazLar, biLemezLer..
Çünkü aLdığım nefes kadar sessiz
Yürüdüğüm y0LLar kadar s0nsuz
Dağdaki kardeLen kadar yaLnız
''YaradıLan'' bir bebek kadar arsız
Ve söyLeniLen yaLanLar kadar gerçek
sevmiştim seni.. Seviy0rum...

Sırf Ayaklarına Batmasın Diye..

En çok senin yanında üşürdüm..
Sen beni her zaman üşütürdün de
haddimi aştığım zamanlarda
sana yaklaşmayı denediğim zamanlarda yani;
en acımasız soğuğunu çarpardın üstüme..

Çok toydum..
Dayanamazdım..
Buz kesilirdim ve son bir vuruşla;
Paramparça etmeyi de ihmal etmezdin
O buz kütlesini her seferinde..

Yine de ben toplardım yerlerden; kalbimin kırıklarını..

Suya benzerdin..
Musluktan damlardın mesela;
ben uykuya dalmadan hemen önce..

Ya da durup dururken
Bir salgın hastalık getirirdin uzaklardan;
Bana armağan ederdin..

Hiçbir şey yapmasan,
Ayakkabımın içine girerdin;
Tam da evden yeni çıkmışken ben..

Sen basbayağı suya benzerdin..

Ne zaman kötü hissetsen,
Kötü hissettirmek için
Yokuş aşağı akmaya başlardın bütün gücünle..
Tabii ki ben olurdum yokuşun altında..
Ve her zaman hazırdı savunman:
"Yokuş yukarı nasıl akacaktın?"
Ve tabii ki gövdemi parçalardın,
Sen benim gövdemi parçalardın da;
Yine de ben toplardım yerlerden kalbimin kırıklarını

Sen suya benzerdin ya,
Sensiz olmazdı..
Olduğu kadar da olmazdı..
Yani ben bir hiç kimseydim..
Ama yine de ben toplardım yerlerden kalbimin kırıklarını;
Sırf ayaklarına batmasın diye..

Yüreğini Alip Gitmeliydin

Ak saçlı adamlara bakacağım
Hiç aklıma gelmezdi yollarda

Ben senin ak saçlarına vuruldum
Birde mavi gözlerine

İnsanın saçları otuzundada beyazlaşır
Kırkındada
Ne siyah saçlı adamlar gördüm
Saçları gibiydi yürekleride

Yüreğini alıp gitmeliydin
En başından

Ardından mavi bir özlem bıraktın
Ve ak’tı bulutlar her daim
Birdaha yağmur yağmadılar

Gitdikçe Yalnızlaşıyorum

Yüreğimdeki delik büyüyor
Katman katman
Hortum dibe vuruyor
Kalıntılar gibiyim

Boşluk dolmuyor
Gelenler hemen gidiyor
Giderken götürüyorlar
Ne var ne yoksa
Büyüyor
Gittikçe büyüyor

İnsanlar görüyorum yollarda
Topyekün
Aynıgün
Günbegün,,,

Sevdiğim
Terkettiğim
Olmamış,olamamış
Renkli bakıyorlar bazen
Siyah bakıyorlar
Koyu siyah

Ayrılık bakıyorlar
Ayrılık bakıyorlardı zaten.....

Raşitizm (Rikets / kemik zayıflığı) nedir?

Raşitizm kemiklerde kalsiyum depolanmasının yetersiz olmasına bağlı olarak ortaya çıkan şekil bozukluklarına verilen genel addır. Nedenleri çeşitlidir. Her yaşta görülebilir. En sık olarak görülen, dolayışıyla raşitizm denilince ilk akla gelen D vitamini eksikliğine bağlı olarak süt çocukluğu döneminde gelişen raşitizmdir.

D vitamini eksikliği neden olur?
D vitamini diğer vitaminlerin çoğundan farklı olarak besinlerle alınmasının yanında güneş ışığının yardımı ile ciltte yapılır. Ciltte yapılan bu D vitamini vücudun gereksinimini karşılayan temel kaynaktır. Besinlerle alınan ya da ciltte yapılan vitamin D karaciğerde ve böbreklerde bir dizi işlemden geçerek etki gücü en yüksek olan D vitamini şekline dönüşür. D vitamini eksikliği de bu aşamalardan herhangi birindeki bir soruna bağlı olarak gelişebilir; Güneş ışığına yeterince maruz kalmamak, D vitamini ve kalsiyumdan zengin besinler almamak, barsaklardan emilim bozukluğu, karaciğer ya da böbrek yetersizliği gibi. Bunlara ek olarak, uzun süreli olarak kullanılan bazı ilaçlar da D vitamini metabolizmasını etkileyerek raşitizme yol açabilir. Epilepsi (sara hastalığı) tedavisinde kullanılan difenilhidantoin (epdantoin) ve fenobarbital (luminal) bu ilaçlar arasında yer alır.

Vitamin D hangi besinlerde bulunur?
Eğer besinler özel olarak D vitamininden zenginleştirilmemişse, genellikle sıradan bir beslenme günlük gereksinimi karşılamaya yetmez. Bunun istisnası balık ürünleri özellikle balık yağıdır.


Anne sütünde yeterince D vitamini var mıdır?
Anne sütündeki D vitamini miktarı 12-60 IU civarındadır. Bu miktar günlük D vitamini ihtiyacı olarak saptanan 400 IU’e kıyasla azdır. Anne sütündeki D vitamininin daha kolay emildiği, dolayısıyla daha etkin olduğu ileri sürülse de, bugün anne sütünün tek başına süt çocuğunun D vitamini gereksinimini karşılamayacağına inanılmaktadır. Bu durum özellikle annede D vitamini eksikliği varsa daha büyük önem taşır. Ana rahminde fötusun D vitamin ihtiyacı annenin depolarından karşılanır. Fötus doğumdan sonra kendini bir süre idare edebilecek kadar D vitaminini de çeşitli dokularında depolar. Eğer annede D vitamini depoları yeterli değilse bebek ya D vitamini eksik olarak, ya da yetersiz D vitamini depolamış olarak doğar. Bu durum da doğumdan sonra yeterli D vitamini alınmaz ya da yeterince güneş ışığına maruz kalınmazsa D vitamini eksikliğine bağlı raşitizmin oluşmasını kolaylaştırır.


Raşitizmin belirtileri nelerdir?
Raşitizmin belirtileri yaşa göre değişir. En sık görüldüğü dönem olan ilk yaş içerisindeki belirtiler kandaki kalsiyum ve fosfor düzeylerinin düşüklüğüne bağlıdır. Bu belirtiler; sebebi izah edilemeyen huzursuzluk gibi müphem belirtilerden havale geçirmeye kadar değişir. Raşitizmli bebeklerin kasları gevşek ve güçsüzdür. Bu nedenle geç oturur, geç emekler ve geç yürürler. Buna karşın zeka gelişimleri bu durumdan etkilenmez. Nedeni bilinmeyen ve hastalıkla ilişkisi kesin olarak gösterilmemiş ama anneler tarafından sıkça söylenen bir belirti de baş terlemesidir.


Raşitizmin diğer belirtileri ise kemiklerde kalsiyum birikiminin yetersizliğine bağlıdır. Bıngıldak yaşa göre büyüktür ve kapanması gecikir. El ve ayak bilekleri geniştir. Kaburgaların üzerinde tespih tanesi gibi şişkinlikler fark edilebilir. Göğüs kafesinin alt kısmında oluk benzeri bir çökme oluşabilir. Diş çıkması gecikir. Raşitizmli çocukların alınları geniş ve belirgin, karınları ise şiş gözükür. Eğer hastalık tedavi edilmezse büyüme yavaşlar ve bir süre sonra çocuk boyca yaşıtlarına göre geri kalır. Çocuk yürümeye başladıktan sonraki en önemli bulgu bacaklardaki eğriliktir (O ya da V bacak).

Bu belirtilerin önemli bir kısmı raşitizme özgü değildir. Bununla beraber bu belirtilerin bir kaçı bir araya gelirse raşitizm bulunup bulunmadığına ilişkin tetkiklerin yapılması gereklidir.

Raşitizmin vitamin D eksikliği dışında ortaya çıkması mümkün müdür?
Evet. Raşitizm nadir de olsa başka durumlarda da ortaya çıkabilir. Bu durumlar ya böbrek hastalıklarına ya da doğuştan beri bulunup belirtilerini daha geç dönemde veren genetik/ailevi bozukluklara bağlıdırlar. Bu hastalıkların sonuçları ve tedavisi her birine özgü olduğu için, vitamin D eksikliğine bağlı raşitizmden ayırt edilmesi önemlidir.


Raşitizm nasıl teşhis edilir?
Çoğunlukla klinik bulgular teşhis için yeterli olmakla beraber kesin teşhis için ya kemik filmi çekilmesi ve/veya kan tahlili ile kalsiyum, fosfor ve alkalen fosfataz düzeylerinin ölçülmesi gerekli olacaktır.


Raşitizmin tedavisi zor mudur?
Raşitizmin tedavisi oldukça kolaydır. Tedavinin esası eksikliğin giderilip, depoları doldurmaya yetecek D vitamininin verilmesinden ibarettir. Tedavi çok nadir durumlar dışında ağız yolu ile verilir. D vitamini her gün günlük ihtiyacın 5-20 misli dozda (2000-8000 IU/gün) ve iki ila üç ay süre ile verilir. Bir başka tedavi yolu da yüksek doz D vitamininin (600 000 IU) bir defada ağızdan verilmesidir. Her iki tedavinin de kendine özgü avantaj ve dezavantajları olup, hangi tedavinin seçileceği kararı hekim tarafından verilmelidir. Eğer kalsiyum eksikliğine bağlı belirtiler ağırsa ve kalsiyum düzeyleri düşükse tedaviye ağız yolu ile kalsiyum verilmesi de eklenir.


Raşitizm tedavisinin riskli yanları var mı dır?
D vitamini eğer gereğinden uzun veya fazla dozda kullanıldığı takdirde D vitamini zehirlenmesi denilen, böbrek yetmezliği ve ölüme kadar gidebilecek bir hastalığa yol açabilir. Bu nedenle D vitamini tedavisinin hekim kontrolünde uygulanması gereklidir.


Raşitizmden korunulabilir mi?
Evet. Raşitizmden korunmanın temel koşulu gebe ve emzikli annelerle çocukların yeterince güneş ışığına maruz kalmalarının sağlanmasıdır. D vitamini yapımını sağlayan ultraviyole ışını pencere camından geçmez. Bu nedenle arzu edilen yararın sağlanabilmesi için güneş ışığına direkt olarak maruz kalınması gereklidir. Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir çalışmada sadece bez bağlı olarak haftada 10 dakika, baş, yüz, el ve ayaklar açık olarak haftada 2 saat güneş ışığında bulunmanın korunmak için yeterli olduğu gösterilmiştir. Bununla beraber, biz bu sürenin yarı çıplak olarak günde 10 dakikadan, giysili olarak günde 30 dakikadan daha fazla olması gerektiğine inanmaktayız. Annelerin bebeklerin en önemli D vitamini kaynağı olduğu akılda tutulmalı ve gebe ya da emzikli kadınlar da benzer şekilde güneş ışığına maruz kalmaya çalışmalıdırlar. Bu durum dini inanışlar nedeni ile kadınların örtündüğü ülkemizde çok daha önemlidir.


Yukarıdaki korunma tedbirlerine ek olarak, ağız yolu ile D vitamini verilmesi ile de korunma mümkündür. Annelerde D vitamin eksikliği riski de göz önünde tutularak, anne sütü alan tüm çocuklara günde 400 IU D vitamini verilmelidir. Hazır mama ile beşlenen çocuklarda bu mamalar yeterince D vitamini içerdiği için böyle bir uygulamaya gerek yoktur. D vitamini verilmesi anne sütü kesildikten sonra da devam etmeli ve en az 1 yıl süre ile uygulanmalıdır. Bu noktada, anne sütünün ilk dört ile altı ay içerisinde D vitamin içeriği dışında çocuğun büyüme ve gelişmesi için tek başına yeterli olduğunu hatırlamak, diğer yararları göz önünde tutulduğunda anne sütünün bebek için en iyi besin olduğunu bir kez daha vurgulamak yararlı olacaktır.

Diğer bir önemli korunma yolu da, en sık tüketilen besinlerin, daha hazırlanma aşamasındayken D vitamini yönünden zenginleştirilmesidir. Bati ülkelerinde 1930’lu yıllardan beri sürdürülen bu uygulama bir miktar başlangıç yatırımı gerektirse de kolay ve ucuz bir yöntemdir. Sadece süt ve ekmeğin D vitamini yönünden zenginleştirilmesi yalnız raşitizmin değil, ileri yaşlarda D vitamini eksikliği sonucu artan kemik erimesi (osteoporoz) ve buna bağlı kırık riskinin de azalmasına hizmet edecektir.

D vitamini ile ilgili yanlış inanışlar var mıdır?
Başlangıçta da söz edildiği gibi D vitamini eksikliğinde diş çıkması gecikebilir. Bu nedenle dişlerini çıkarmakta geciken tüm çocuklarda D vitamini verilmesinin yararı olduğu inanışı yaygındır. “Diş iğnesi” adı ile hekim önerisi dışında kullanılan yüksek doz D vitamini enjeksiyonları yukarıda belirtildiği gibi D vitamini zehirlenmesinin ciddi sonuçlarına neden olabilir. Diş çıkmasında gecikmenin çok değişik nedenleri olabilir. D vitamini eksikliği bunlardan sadece biridir. Altta yatan esas neden bilinmeden diş çıkması geciken her çocuğa yüksek doz D vitamin verilmesi yanlıştır.

Prof. Dr. Şükrü Hatun, Kocaeli Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı - Endokrinoloji ve Diyabet Bilim Dalı
Doç.Dr. Ali Süha Çalıkoğlu, North Caroline Tıp Fakültesi Pediatrik Endokrinoloji Bölümü

Çocuklarda idrar yolları enfeksiyonu

İdrar yollarının böbreklerden mesaneye kadar olan bölümü normal olarak sterildir. İdrar yollarının sterilliğini koruyan mekanizmalardan bazıları idrarın asitliği ve serbest akışı, boşaltım mekanizmasının normal olması, sistemin bütünlüğü, vücut savunma sistemleridir. Bu mekanizmalardan herhangi birisindeki anormallik ve idrar tutukluğu, idrar yolu enfeksiyonu açısından başlıca hazırlayıcı faktörlerdir.

Yenidoğanların %1-2’sinde idrar yolu infeksiyonu gelişir, erkek kız oranı 5:1’dir. Erkeklerdeki infeksiyonlar genellikle bakteriyel infeksiyonlardır. Hazırlayıcı faktörlerden bazıları idrar yolunun şekil bozuklukları, prematurelik, vücuda yerleştirilen sondalar ve sünnet yapılmamasıdır. İdrar yolu infeksiyonu olan yenidoğanların %20-40’ında majör böbrek anormallikleri vardır.

Yenidoğan döneminin ardından küçük çocukların %2-5’inde ve okul çağındaki çocukların %5’inde idrar yolu infeksiyonları görülür. Kız erkek oranı yaşla birlikte yükselir ve dört yaşından sonra 10:1’den yüksektir. Kızlarda belirgin olarak daha fazla görülmesi kızlarda üretranın daha kısa olmasına bağlanmıştır. Bu yaş gurubunda diğer hazırlayıcı faktörler vücuda yerleştirilen sondalar, kabızlık, idrar yolunun anotomik anormallikleridir.

Okul Çağındaki idrar yolu enfeksiyonu olan çocukların %5-15’inde ameliyat gerektiren idrar yolu anormallikleri vardır. %30-40’ında koruyucu amaçla antibiyotik kullanılmasını gerektiren vezikoüretral reflu vardır. Reflü olasılığı ilk idrar yolu infeksiyonunun ortaya çıktığı yaşla ters orantılıdır. Açıklamak gerekirse ilk idrar yolu infeksiyonu ne kadar küçük yaşlarda görülürse, reflü olma olasılığı o kadar yüksektir.

Belirtiler :

Yenidoğanlarda belirtiler çok belirgin değildir. İyi beslenememe, ishal, gelişme geriliği, kusma, hafif sarılık, bebekte gevşeklik, ateş veya beden ısısı düşüklüğü idrar yolu infeksiyonunu düşündürebilir.

Bebekler ve Oyun Çocukları’nda farklı belirtilerle kendini gösterebilir. Bazı çocuklar tamamen belirtisiz olabilir, rutin bir tarama esnasında teşhis konabilir. Bazılarında kusma, ishal ve karın ağrısı vardır.

İki Yaşından büyük çocuklarda daha klasik sistit ya da piyelonefrit (böbrek iltihabı) tablosu ortaya çıkabilirse de, idrar yolu infeksiyonlarının neredeyse %40’ı hiçbir belirti vermeyebilir.

Sistit semptomlarından bazıları idrar yaparken ağrı, yanma, sık sık idrara çıkma, kanlı idrar, idrar tutamama, kaşıntı, kötü kokulu idrar ve gece işemeleridir.

Piyelonefrit semptomları ise sistit semptomlarına ek olarak yüksek ateş, titreme ve sırt ve kaburga bölgelerinde ağrı ve duyarlılıktır.

Tedavi :

İdrar yolu infeksiyonlarında tedaviye cevap genel olarak iyidir. Doğru tedavi edilmiş hastalarda genellikle düzeltilemeyen bir idrar yolu anormalliği yoksa böbrek yetersizliği gelişmez. İdrar Yolu İnfeksiyonlu hastaların yaklaşık %50’sinde tekrarlama görülse de ürolojik anormallikleri olanlarda daha sıktır.

Tedavinin amacı böbrek sağlığını korumak ve herhangi bir sekel kalma olasılığını en aza indirgemektir.

İdrar yolu infeksiyonu tanısı konan bütün çocuklarda, karında kütle, böbreklerde büyüme, üretrada anormallik olup olmadığına bakılması gereklidir.

Vezikoüreteral Reflü

İdrar yolu infeksiyonu tanısı konan bütün çocuklarda idrar yolu anormalliklerinin saptanması gerekir. Bu çocukların %25-50’sinde bulunan Vezikoüreteral Reflü, infekte olmuş idrarın böbreğe geri kaçmasıdır. Bu reflü sonucunda böbreğin gelişmesi engellenebilir, böbrek hasar görebilir veya böbrek yetersiliği oluşabilir.



Vezikoüreteral Reflü Evreleri :

Evre I : Yalnızca üreterlerde (böbrekle mesane arasındaki idrar yolu) reflü vardır.
Evre II : Reflü böbreğin toplayıcı kanallarına kadar ulaşır.
Evre III : Üreterler ve böbrek pelvisi genişlemiştir.
Evre IV : İdrar kanallarında genişleme artar, Böbrek içindeki fornikslerin keskin açıları kapanır.
Evre V : Üreter, pelvis (Böbreğin altında çanak şeklinde olan toplayıcı sistem) ve kaliksler çok genişler. Papillaların izleri silinir.

Vezikoüreteral Reflü tanısı konan çocuklarda, tanı konduktan sonraki ilk yıl boyunca 3-4 kez ve bundan sonraki 2 y da 3 yıl boyunca (ya da çocukta İYE semptomları geliştiği zaman) en az yılda iki kez yeniden idrar kültürü yapılmalıdır. Tekrarları azaltmak ve böbrekte hasarın önüne geçmek için evre II ya da daha ileri reflu olan çocuklarda koruyucu antibiyotik tedavisi gerekir.



Vezikoüreteral Reflü evresine göre tedavi edilmelidir. Röntgeni normal olan veya evre I reflü olan çocuklar periyodik idrar kültürü yapılarak izlenebilir. Evre II veya III reflü olan çocuklar koruyucu antibiyotik tedavisi adayıdırlar. Evre IV ya da V reflü ya da majör bir böbrek anormalliği saptanırsa ameliyat gerekebilir.

alıntıdır

Bebeğinizi sallayarak uyutmayın

Bebeğinizi sallayarak uyutmayınAnneler dikkat! Bebeğin sallanarak uyutulması beyinde hasara yolaçabiliyor.

Annelerin bebeklerini uyutmak için gelenekler ve yanlış bilgiler sonucunda ayağında ya da salıncakta hızlı sallamasının beyinde 'bebek sallama sendromu' denilen ciddi hasara yol açarak, beyin kanamalarına neden olabildiği bildirildi.

Bursa Acıbadem Hastanesi Nöroşirürji Uzmanı Prof. Dr. Kaya Aksoy, AA
muhabirine yaptığı açıklamada, beyin kanamasının, pek çok sebebe bağlı olarak meydana gelebileceğini söyledi.

Genel olarak beyin zarları arasında, beyin içerisinde veya kafatası ile
saçlı deri arasındaki kanamaların tümüne birden beyin kanamaları denildiğini
ifade eden Aksoy, beyin kanamaların en fazla travmaya uğramış olgularda
görüldüğünü bildirdi.

Travma sonrası cilt altında oluşan kanamaların özellikle çocuklarda çok
önemli sonuçlar doğurabildiğini vurgulayan Aksoy, ''Çünkü bunlar herhangi bir
şekilde tedaviye ihtiyaç göstermese bile, çocuğun kan miktarı az olduğu için,
cilt altıyla kafatası arasında biriken kanama çocukta kansızlığa neden
olabiliyor. O yüzden bu kanamanın miktarının mutlaka saptanıp çocuğa kan takviye edilmesi gerekiyor'' dedi.

BEBEK SALLAMA SENDROMU

Prof. Dr. Aksoy, bir başka kanama türünün de beynin son orta ve alt zarı
arasında, su toplanması nedeniyle oluşan kanamalar olduğunu dile getirerek,
şunları söyledi:
''Bu durumda problem su toplanmasının içerisine ufak kan sızması şeklinde görülebiliyor. Özellikle ülkemizde annelerin bebeklerini uyutmak için gelenekler
ve yanlış bilgiler sonucunda ayağında ya da bir örtü yardımıyla oluşturulan
salıncakta hızlı sallaması beyinde 'bebek sallama sendromu' denilen ciddi hasara yol açabiliyor.

Bu durumlarda, beyin zarlarının yırtılması, beyinle kafatası kemikleri
arasında veya beynin en son zarı arasındaki askı toplardamarları denilen
bölümlerin yırtılması sonucunda kanamalar oluşabilir. Annelere çocuklarını bu
şekilde sallamamalarını öneriyoruz. Sallamak çocuğun beynini sallamakla
eşdeğerdir. Çocuk sallanmadan da uykuya dalacaktır.'' ::Bebeğinizi sallayarak uyutmayın::.
Bebeğinizi sallayarak uyutmayınAnneler dikkat! Bebeğin sallanarak uyutulması beyinde hasara yolaçabiliyor.

07.01.2007 11:00Annelerin bebeklerini uyutmak için gelenekler ve yanlış bilgiler sonucunda ayağında ya da salıncakta hızlı sallamasının beyinde 'bebek sallama sendromu' denilen ciddi hasara yol açarak, beyin kanamalarına neden olabildiği bildirildi.

Bursa Acıbadem Hastanesi Nöroşirürji Uzmanı Prof. Dr. Kaya Aksoy, AA
muhabirine yaptığı açıklamada, beyin kanamasının, pek çok sebebe bağlı olarak meydana gelebileceğini söyledi.

Genel olarak beyin zarları arasında, beyin içerisinde veya kafatası ile
saçlı deri arasındaki kanamaların tümüne birden beyin kanamaları denildiğini
ifade eden Aksoy, beyin kanamaların en fazla travmaya uğramış olgularda
görüldüğünü bildirdi.

Travma sonrası cilt altında oluşan kanamaların özellikle çocuklarda çok
önemli sonuçlar doğurabildiğini vurgulayan Aksoy, ''Çünkü bunlar herhangi bir
şekilde tedaviye ihtiyaç göstermese bile, çocuğun kan miktarı az olduğu için,
cilt altıyla kafatası arasında biriken kanama çocukta kansızlığa neden
olabiliyor. O yüzden bu kanamanın miktarının mutlaka saptanıp çocuğa kan takviye edilmesi gerekiyor'' dedi.

BEBEK SALLAMA SENDROMU

Prof. Dr. Aksoy, bir başka kanama türünün de beynin son orta ve alt zarı
arasında, su toplanması nedeniyle oluşan kanamalar olduğunu dile getirerek,
şunları söyledi:
''Bu durumda problem su toplanmasının içerisine ufak kan sızması şeklinde görülebiliyor. Özellikle ülkemizde annelerin bebeklerini uyutmak için gelenekler
ve yanlış bilgiler sonucunda ayağında ya da bir örtü yardımıyla oluşturulan
salıncakta hızlı sallaması beyinde 'bebek sallama sendromu' denilen ciddi hasara yol açabiliyor.

Bu durumlarda, beyin zarlarının yırtılması, beyinle kafatası kemikleri
arasında veya beynin en son zarı arasındaki askı toplardamarları denilen
bölümlerin yırtılması sonucunda kanamalar oluşabilir. Annelere çocuklarını bu
şekilde sallamamalarını öneriyoruz. Sallamak çocuğun beynini sallamakla
eşdeğerdir. Çocuk sallanmadan da uykuya dalacaktır.''

Tıp efsaneleri

Bir gün profesörlerin aklina rahatsiz edici bir soru takilmis. Esleriyle olan cinsel hayatlari acaba bir zevk mi yoksa angarya mi?
Düsünmüsler aralarinda tartismislar ve bir sonuca varamamislar
Içlerinden biri doçentlere danisalim bakalim onlar ne düsünüyor bu konuda demis Gitmisler sormuslar. Doçentler düsünmüs ve "siz bilirsiniz hocam" demisler proflara. Proflar için bu soru karin agrisi olmus. Gidip yardimci doçentlere basvurmuslar, onlar da bir süre düsünüp "siz daha iyi bilirsiniz" hocam demisler.
Proflar bir cevap bulamamanin sikintisi içinde bir de asistanlara soralim demisler.Neyse SIKILA SIKILA sormuslar.
" Sizce bizim eslerimizle olan cinsel hayatimiz bir zevk midir yoksa angarya mi?"
Asistanlar hep bir agizdan 'ZEVK' diye bagirmislar. Proflar sasirmis bu çabuk ve net cevaba. Merak
etmisler, 'Neden?' diye sormuslar asistanlara. Neden bu kadar emin ve çabuk cevap verebildiniz?
Asistanlar cevap vermis: 'Angarya olsaydi bize yaptirirdiniz



Psikologa basvuran adam ;
-geceleri uyuyamiyorum efendim ,sürekli yatagin altinca biri varmis gibi geliyor yatagin altina iniyorum bu seferde sanki yatagin üzerinde birileri varmis gibi geliyor doktor ;
- alti aylik bir çalisma sonucu bu sorunu hallederiz.
- peki vizite ücreti ne kadar ?
- seans basi 50 dolar , haftada üç seans.
Tabi adamin gidis o gidis doktor bir kaç ay sonra hastaya sokakta rastlamis gicik bir sekilde gülerek ;
- ne oldu hastaliktan kurtulabildin mi?
Adam da gülerek;
- evet ... hemde bir sise saraba hallettim.
Doktor çok sasirmis ;
- nasil yani ?
- sizden çiktiktan sonra birahaneye ugradim, birami içerken yanimdaki berdusla dertlestik ,ona bir sise sarap ismarladim o da bana karyolanin bacaklarini kesmemi tavsiye etti...




Bir kalp doktoru ölmüs Cenaze töreninde güllerden dev bir kalp,kalbin ortasina tabutunu yerlestirmisler...

Herkes doktorla ilgili anilarini anlatmis,ona son vazifelerini yapmislar,tabut kapanmis,güllerden kalp seklinde bir çelengi üzerine koymuslar ve defnetmisler...
Bu hüzünlü tablo yasanirken kenarda kikir kikir gülen adama sormuslar, gülme nedenini...

Sormayin demis... Ben jinekologum kendi cenaze törenimi düsünüyorum da....!





İlk dogumunu yaptiran stajyer doktor, yaninda kendisini izleyen hocasina sordu :
- Nasil buldunuz hocam?
Profesör :
- Iyi, iyi... dedi. Yalniz, dogumdan sonra annenin poposuna degil, bebegin poposuna şaplak vurulur !..

BÜTÜN ERKEKLER MELEKTİR

MELEK OLDUGUMUZUN İSBATI... )

Birgün ormancinin biri
dallari nehrin üzerine sarkan
agacin dallarini keserken baltasini suya
düsürür.

"Aman tanrim" diye bagirdiginda bir peri belirir ve

"Ne
diye bagiriyorsun?" der.

Ormanci baltasini suya düsürdügünü ve
yasamini
sürdürebilmek için o baltaya ihtiyaci oldugunu söyler.
peri suya dalar ve elinde
bir altin balta ile tekrar belirir.
"Baltan bu muydu?" diye sorar. ormanci
"hayir" diye cevaplar.

Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde gümüs bir
balta ile
tekrar belirir ve yine sorar.

"Baltan bu muydu? "ormanci yine
"hayir" diye cevaplar.

peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde demir bir
balta ile
tekrar belirir ve yine sorar.

"baltan bu muydu?" ormanci
"evet" der.

Ormancinin dürüstlügü perinin çok hosuna gider ve baltalarin
üçünü de
kendisine verir.
Ormanci mutlu bir sekilde evine döner.
Bir zaman sonra
ormanci esiyle birlikte nehir boyunca yürürken
karisi suya düser.
Ormanci "aman
tanrim" diye bagirir. peri yine belirir ve sorar.

"ne diye bagiriyorsun?"
ormanci "karim suya düstü der.

Peri suya dalar ve jennifer lopez le birlikte geri
döner.

"Senin karin bu mu?" diye sorar. ormanci "evet"
der.

Peri sinirlenmistir. "yalan söylüyorsun. gerçek bu degil"
der.

Ormanci "özür dilerim peri, ortada bir yanlis anlasilma söz konusu.

eger
Jennifer Lopez için hayir deseydim bu sefer Catherine
Zeta-Jones ile geri dönecektin, o na
da hayir deseydim karimla dönecek ve
her üçünü de bana verecektin. Ben fakir bir adamim
ve üç karimin
sorumlulugunu tasiyabilecek durumda degilim.
Jennifer Lopez e evet
dememin sebebi budur.

Bu hikayeden alinacak ders :

Ne zaman bir erkek yalan
söylüyorsa bunun iyi ve saygin bir nedeni vardir
ve bu baskalarinin yarari
içindir.
Kendileri için birsey istiyorlarsa ekmek çarpsindir

Ahmet SeLcuk iLkan-şairler ağlamaz

Gitme

seni çok özledim

süper harika mükemmel ahmet selçuk ilkan şiir

Ahmet SeLcuk iLkan-Ucurum Ciceqim

Yanımdayken Aradım Seni

Futbol-Dünyası.CoM Komik Futbol